Sevilen kitap cümleleri gelmeye devam ediyor. İlk gelenler burada, yenileri Yorumlar bölümünden takip edebilirsiniz. Haydi okuryatarlar! Devamını bekliyoruz.
Banu’dan:
- “Deniz, biçimi olmayan, yalnızca benzersiz.”
Sevgili, M. Duras
kezbanpariste?den:
- “Ne de olsa, hüzün herkesin sahip olamadığı bir lüks.”
s: 59 Taş Bina ve Diğerleri, Aslı Erdoğan
- ?Öyle bir ülkeden gidiyorum ki, dedim kendi kendime demir sandalyenin üzerinde, orada düşünce insanı denilen insana zevk veren her şey, zevk vermese bile, hiç değilse varoluşundan haz duymasını sağlayan her şey uzaklaştırılıyor, atılıyor söndürülüyor, orada artık yalnız bütün ayakta kalma dürtülerinin en ilkeli hüküm sürüyora benzer ve orada düşünce insanı denen insanın en ufak bir isteği henüz filizlenirken boğulur.?
s:42 Beton, Thomas Bernhard
- ?Tel cambazı istiyordu ki dünya istediği gibi olsun. Bile bile aldanmaya vardırıyordu işi. Ama olmuyordu kendisi vardı.?
s:172 Büyük Saat, Turgut Uyar
- ?Bir gün gelir, sözcüklerin büyüsünden sıyrılmamız gerektiğini anlarız hepimiz. Yüce duyguların, kalıptan çıkmış düşüncelerin büyüsünü işler kılan sözcüklerin büyüsüne kapılmaktan vazgeçmemiz gerektiğini. Yürümenin, yemenin, boşaltımın kendimize özgü biçimini nasıl öğrendikse, konuşmayı, duymayı, düşünmeyi de kendi kendimize öğrenmemiz gerektiğini anladığımız bir gün gelir. Hepimiz için. Ama er, ama geç.?
s:214 Gece, Bilge Karasu
- ?Yolcu, bir gün yolunu yitirirsen, artık eski yolunu bulmaya çalışma, yeni bir yol ara kendine.?
s:77 Hakkâri?de Bir Mevsim, Ferit Edgü
- “Ey insaf sahipleri ! Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik. Dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendini beğenmişçesine -sankibizdenöncebirşeysöylenmemişçesinegiller-den olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz. Dilenciler krallığının en küstah soylusu olarak kişiliğimizi burnunuza dayıyoruz. Dinden imandan çıktık. Deli dervişler gibi saldırıyoruz. Açın kapıyı ! Biz geldik !
s:542 Tutunamayanlar, Oğuz Atay
- “Nerededir bu ülke? Bilmiyorum. Öyle bir ülke ki, her şey birbirine uygunluk içinde, her şey yumuşacık iç içe geçiyor. Ülkenin bir yerde olduğunu seziyor, hatta kendisini görüyorum; ama nerededir. İşte bunu bildiğim yok; onun için de, bir türlü yanına varamıyorum.”
Taşrada Düğün Hazırlıkları, F. Kafka
- “Sonra, işte hikayenin burasında adamcağız şıp diye susmuş da , onu yerine derdi konuşmaya başlamış artık. Bilirsin, insan dert dene şeyin ağırlığı altında ezilip un ufak olunca, dert çoğu kez o insanın şeklini şemailini alır da, hiç kimseyi iplemeden, uluorta konuşmaya başlar.”
s:29 Uykuların Doğusu, Hasan Ali Toptaş
Bahri Atar’dan:
- “Ben de aynısını yapacağım. Seni öyle seveceğim ki, birbirimizde kaybolacağız; sana baktığımda kendimi göreceğim, aynaya baktığımdaysa seni.?
Hayatın Işıkları Yanınca, Serdar Özkan
ilknur’dan:
- “Öyle bir durumdayız ki, bütün dünyayla aramız açık; bir yakınmaya başlamaya görelim, kaptırıp gidiyoruz kendimizi, Allah bilir nereye!”
Şato, Kafka
- “Mutluluk tepenizde dolaşıyordu; ama siz onu çekip aşağı almayı başaramadınız…?
Şato, Kafka
- “Sessizlik içinde ne büyük patırtılar gizler bazen.”
İz, Canan Tan
oyumben?den:
- ?Aynaya bakıp kendini tanıyamamak, insanın kendi anılarını bir başkası yaşamış gibi anlatması, dünyanın kendisi dahil üzerindeki hiçbir şeye kayda değer bir varoluş nedeni bulamamak ve zihnin bedenden binlerce kilometre uzakta olması o kadar korkunç ki!?
Kinyas ve Kayra, Hakan Günday
- “En mutlu insan içindeki zenginliği kendisine yeterli olan ve varlığını idame için dışarıdan çok az veya hiçbir şeye ihtiyaç duymayan insandır.”
Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine, Schopenhauer
- “Bir kimseye karşı içimizde nefret hissi sokmanın en kesin yolu, o kimseye ağır bir haksızlık yapmaktır. Bir kimsenin bize karşı haklı bir şikayeti olduğu vakit ondan duyduğumuz nefret, bizim ona karşı haklı bir şikayetimiz olduğu vakit duyduğumuz nefretten daha kuvvetlidir.”
Kesin İnançlılar, Eric Hoffer
- “Gözlerimin hizasına asılmış fotoğrafın altında böyle yazıyordu: Gazi dinleniyor? Ama dinlenmiyordu. Atatürk?ün yüzlerce fotoğrafını görmüştüm. Bu fotoğrafta, dinlenen bir adam yoktu. Böyle bir adam görmüyordum. Ben bu fotoğrafta, bizden bıktığı için gözlerini kapatan birini görüyordum. Hepimizden, her şeyden bıktığı için bize bakmaktan vazgeçmiş birini görüyordum. Kurtarmak istediği insanların gerçekte bir sahtekarlar sürüsü olduğunu, onca çabasının hiçbir şeye değmeyeceğini düşünen bir adam görüyordum. Her şeyi bırakmak, her şeyden vazgeçmek, her şeyi siktir etmek isteyen bir adam. Hatta belki de hayatında ilk kez ölmeyi düşünen bir adam. Ölüp yok olmayı, kara karışmayı. Ölerek donmayı ya da donarak ölmeyi bekleyen bir adam görüyordum. Fark etmez, diye düşünen bir adam. Hiç fark etmez. Tek bir insan sesi daha duymak istemeyen, tek bir insan yüzüne daha katlanacak gücü olmayan bir adam. Bu yüzden kapalıydı gözleri. Üşüdüğünden değil, duymamak için örtmüştü kulaklarını. Evet, kesinlikle böyle olmalıydı. Gözlerimi ve kulaklarımı kapadım, diyordu. Artık istediğiniz kadar ihanet edebilirsiniz?”
Ziyan, Hakan Günday
“Ve hayat;
Hiç edişlerin iç çekişleri eşliğinde son gidişleri saklar…”
Hiç’inci Yokul Şahsın Hikayesi / Erdal Arslan
Semaverin beğenilen cümlesi????
Demekki beni bir türlü sevemiyordu . Hakkı vardı beni hayatımda hiç ama hic kimse sevmemişti…
Kürk mantolu Madonna Sabahattin Ali
”Dağlarda ismini bilmediğin bir ot yetişir Feride, insan onu daima koklarsa, bir zaman sonra kokusunu daha az duymaya başlar. Bunun ilacı, bir zaman kendini ondan mahrum etmektir. Hatta bazan – sırf o eski güzel kokuyu yeniden bulmak hırsile – herhangi bir kokuyu, mesela bir manasız ‘Sarı Çiçek’i yüzüne yaklaştırır.”
= Reşat Nuri Güntekin = ÇALIKUŞU
“Dr. Robert Trebler’in, Müzik bölümünün bu etkin üyesinin ateşli şefliği altında çanlar, meleksi gökte güçlü bir sesle çınlıyorlardı ve portakalla limondan oluşan hafif bir sabah kahvaltısı eden sarışınımsı, kelimsi ve aşırı şişman Laurence , Jane’nin o akşam evlerinr Goldwin Üniversitesi’nden Profesör Entwhistle’la tanıştırmak üzere çağırdığı konuklardan Fransızca Bölüm’ü başkanını eleştiriyordu.”Neden o Blorenge denen mumyayı, o başbelasını, eğitimin göstermelik kazıklarından birini çağırdınki?” dedi öfke saçarak. “Ben Ann Blorenge’yi seviyorum.” Dedi Joan, başını sallayarak kararını ve sevgisini pekiştirdi. “Adi bir ihtiyar!” diye haykırdı Laurence. “Acıklı bir ihtiyar,” diye mırıldandı Joan ve o anda Dr. Trebler sustu, sofadaki telefon devreye girdi.
PNIN—Viladimir Nabokov (sf:26)
Acımasızca ilerleyen trenin kuzey vagon penceresi başında, boş bir koltuğun bitişiğinde ve iki boş koltuğun karşısında oturan yaşlıca yolcu, Timofey Pnin’den başkası değildi.
(…) Bir sır vermenin tam sırası. Pnin yanlış trendeydi. “
PNIN – Vladimir Nabokov
“Dr. Robert Trebler’in, Müzik bölümünün bu etkin üyesinin ateşli şefliği altında çanlar, meleksi gökte güçlü bir sesle çınlıyorlardı ve portakalla limondan oluşan hafif bir sabah kahvaltısı eden sarışınımsı, kelimsi ve aşırı şişman Laurence , Jane’nin o akşam evlerine Goldwin Üniversitesi’nden Profesör Entwhistle’la tanıştırmak üzere çağırdığı konuklardan Fransızca Bölüm’ü başkanını eleştiriyordu.”Neden o Blorenge denen mumyayı, o başbelasını, eğitimin göstermelik kazıklarından birini çağırdın ki?” dedi öfke saçarak. “Ben Ann Blorenge’yi seviyorum.” Dedi Joan, başını sallayarak kararını ve sevgisini pekiştirdi. “Adi bir ihtiyar!” diye haykırdı Laurence. “Acıklı bir ihtiyar,” diye mırıldandı Joan ve o anda Dr. Trebler sustu, sofadaki telefon devreye girdi.
PNIN—Viladimir Nabokov (sf:26)
“Ama kendinden hoşnut olan başka insanlar da vardır: Alçakça işlerini, hatta sözde tutkularını, görkemli başlıklar altında sunup bunları insanlığı esenliğe kavuşturacak dev tasarılar olarak bütün insan soyunun borç hanesine yazanlar da mutludur. -Böyle olmakta var! Ama herşeyin nereye varacağını alçakgönüllülükle kestirebilen, nasıl hali vakti yerinde her vatandaşın kendi bahçesini bir cennete benzetmek için hamaratça ekip biçerken, mutsuz olanların da taşıdıkları yükün altında soluk soluğa yollarına aldırmadan devam ettiklerini gören ve herkesin aynı ölçüde bu güneşin ışığını bir dakika daha fazla görmek için can attığını bilen kimseler- evet, işte onlar suskunluğu yeğler ve dünyalarını kendi içlerinden yola çıkarak kurar, bir insan olmaktan da başlı başına bir mutluluk duyarlar.”
Genç Werther’in Acıları – Johann Wolfgang Goethe (sf:27)
Yalnızca kötülüğün en dibine inenler, erdemin doruklarına varabilir. (Sf:84)
Kabuk Adam / Aslı Erdoğan
Bazen insana hiçbir şey; hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak
kadar. Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır.
Kabuk Adam/ Aslı Erdoğan
YABANCI
Ne zamandır, ilk kez olarak, anacığımı düşündüm. Hayatının sonlarında niçin bir “Nişanlı” edinmişti, niçin hayata yeniden başlıyormuş gibi oyunlara girişmişti, anlar gibi oluyordum. Orada, orada da birtakım ömürlerin sona erdiği bu İhtiyarlar Yurdunun çevresinde de akşamlar, hüzünlü bir savaş aralığı gibiydi. Anacığım, ölümün eşiğinde , kendini orada serbest ve her şeyi yeni baştan yaşamaya hazır hissetmiş olmalıydı. Kimsenin, kimseciklerin onun arkasından ağlamaya hakkı yoktu. Ben de her şeyi yeni baştan yaşamaya kendimi hazır hissettim.
YABANCI (Albert Camus) sf:116
“Cumba hakikaten de en beğendiğim yeriydi Feraye Meyhanesi’nin; bütün İstiklal Caddesi ayağımızın altında. Dükkanların cam vitrinlerinden yansıyan ışıkların içinden geçerdi insanlar; şehrin, ülkenin, dünyanın dört bir yanından gelerek… Her gece, ama her gece hiç eksilmeden, belkide daha da çoğalarak yürürlerdi, yeryüzünün belki de en kalabalık bu caddesinden. Her ırktan, her renkten, her kültürden kadın, erkek el ele, kol kola, çoğunlukla sarhoş, nadiren ayık, genellikle şık, bazen derbeder; hatta çıplak , bazen çarşaflar içinde, bazen dalgın, çoğu zaman neşeli, nadiren öfkeli, bazen futbol takımlarının marşını söyleyerek, ama daha sık hükümeti protesto ederek, bazen umutlu, bazen yıkılmış, bazen öpüşerek, hatta bazen dövüşerek, yani insanoğlunun bütün halleriyle geçerlerdi gözlerinizin önünden. Her gece otursanız buraya,her gece caddeden geçenleri seyretseniz yine de bıkmazdınız gördüklerinizden. O sebepten seçmiştim orayı, Evgenia, insanlardan oluşan bu rengarenk nehri görsün diye.
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi – Ahmet Ümit ”
Bu yorumu daha önce yapmadım.
Ah mine’l aşk-ı halatihi
Ahraka kalbi bi hararatihi
şeyh galip
“İnsan soyu zayıf,kırılgan,ölümlü,her türlü hastalığa,kazaya,acıya açık ama kendini avutarak yaşıyor,bunları unutuyor.İşte anahtar kelime bu;hayatın özü,büyük sırrı;olmazsa olmazı:Unutmak.Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı,yaşam da olmazdı.İnsan,unutmadan hayatını sürdüremez.”
(Zülfü Livaneli-Kardeşimin Hikayesi)
?Çok sonra anlayacaktım ki. Maddi nesnelerden ve bazı ön yargılardan kurtulmak “var olmaya” doğru yapacağım o yürüyüşün gerekli ve vazgeçilmez bir adımıydı.
Marlo Morgan, Bir Çift Yürek
Biliyorum sizi. Küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. Büyüklerinizden korkarsınız. Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim böyle düşünen? Bir ben miyim yalnız?
Yusuf Atılgan/Aylak Adam
bir sevda bir hayata nasıl bir bedel yazar
askın kabahatı yokask dokunur kalbe
nedensiz değildir sevgili bilmesede
bir fincan kahvede hatır ızın kaldı sevgili
her gün daima öğleden sonra oraya gidiyor koridordaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor;rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum ‘Kürk Mantolu Madonna’yı seyre dalıyor ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.
KürkMantoluMadonna/Sabahattin ALİ(25.02.1907)
iyiki doğmuş
Önce adını sevdim.
Sonra da birkaç şeyi bir arada sevdiğimi anladım.
Denizden çıkan rüzgar gibi gelişini sevdim,
kırk yıldır tanışıyormuşuz gibi rahat oluşunu sevdim,
bana şımarmasını sevdim,
gözlerindeki gizli ürkekliği sevdim,
ona Veda adını koyan babasını sevdim.
Erdal Atabek / Belki de Sensin
”Görüşünüzü söylemeniz, başkasının görüşünü dinlemeniz, bakış açınızı savunmanız, başkasına da kendi bakış açısını savunma hakkını vermeniz anlamına gelen demokrasi, bizde görüşünüzü söylemeniz ve bu görüşünüze karşı çıkan herkese kurşun sıkmanız anlamına geliyor.
İdeoloji bizde aklınızı bir şişeye koyup kırmızı mumla şişeyi kapatmak anlamına geliyor.” s:86
Ben Beyrut , Nizar Kabbâni
”Hayat, soğuk kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla; maskeleri de hani çoktur herkesin. Fakat bazıları hep aynı maskeyi kullanırlar, ister istemez kirlenir, yıpranır bu maske. Tutumlu kimselerdir bunlar. Bir kısmı evlatlarına saklar maskelerini; bir kısmı da vardır ki boyuna maske değiştirirler, ama yaşadıklarında görürler ki bir sonuncu maske kalmış ellerinde ve bu da pek çabuk eskir, o zaman maskenin gerisinden gerçek yüzleri çıkar ortaya.” s:70
Kör Baykuş , Sadık Hidâyet
”Her insanın bir diğeri için derin bir sır ve gizem olduğunu düşünmek olağanüstü bir şeydir.” s:49
İki Şehrin Hikayesi , Charles Dickens
” Eylül, ah işte Eylül! ” s:280
Eylül , Mehmet Rauf
”Her şeyin başında, ortasında, sonunda, hayvanını kuşanık bir adamın imgesi var. Her şey bu imgenin çevresinde birikip toplanıyor, düzenleniyor, cananıyor, sağılıp gidiyor. ” s:46
Göçmüş Kediler Bahçesi , Bilge Karasu
”Külden bir hayaletim şimdi ben de!
Yaşadığım bu meydan, bu köy, bu şehir, bu ülke külden bir hayalettir! Aslını soranlara duyururum.
Aranızda hayalet olmadığımı düşünenlere varsa şaşarım aklına!
Ateşe verilenlerin küllerinden bir hayalet olup kaldık…
Bakın bir! Birbirinize dokunabiliyor musunuz?
Ateşe verilenlerin hayatından bir vebal, boynumuzda taş;yoksa hissetmiyor musunuz?..
Ateşe verilenlerin ruhundan bir aydınlık, güne doğan/geceye batan güneşte bir leke, görmüyor musunuz?..
Ayaklarımın altındaki bu köz aslında yüreklerimizde yanar durur. koyun elinizi yüreğinize, duyuyor musunuz?..
Her şey gibi bu yangını da mı unuttunuz yoksa;
unutmanın kucağına serip hayatlarınızı
şenlik-düğün gezer durur musunuz?..
Ya vicdanınız… Vicdanınız ne fısıldar içinizde?…
s:49
Yol Işıkları , Nalan Barbarosoğlu
”Yolculuk edemeyen inanlara neden acırız? Dıştan genişleyemeyecekleri için içlerinde de yayılıp genişleyemezler de ondan, kendilerini çoğaltamazlar, böylece kendi içlerinde kapsamlı gezilere çıkamazlar, başka kim ve ne olabileceklerini keşfetme fırsatından yoksun kalırlar.” s:228
Lizbon’a Gece Treni , Pascal Mercier
”Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti, ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım. Yukarıya bildirildi, başöğretmen beni getirtip ağzıma acı biber sürdü. ”Böyle gidersen beynine de sürülür” dedi. ” s:119
Bütün Öyküleri ( Ceren’e Masal) , Yusuf Atılgan
”…o lanetli sözcük, esin; öylesine gerçektir ki, küllerine zamanında kavuşabilmek için önüne ne çıkarsa yıkar geçer.” s: 123
Anlatmak İçin Yaşamak , Gabriel Garcia Marquez
”ölmüş kuşakların geleneği bütün şiddetiyle yaşayanların üzerine çöker…”s.207
Kalan , Leylâ Erbil
”1055-Pervaneye isteğini sorma, sevdâsını yanışından anla.” s.209
Hüsn Ü aşk , Şeyh Galip
”Bir köpeğim ben. Esniyorum, gözümden yaşlar akıyor, hissediyorum aktıklarını. Bir ağacım ve rüzgâr dallarıma takılıyor ve belli belirsiz sallıyor onları. Bir sineğim, bir camdan yukarı tırmanıyor ve aşağı yuvarlanıyorum, yeniden tırmanmaya başlıyorum. kimi zaman geçen zamanın okşayışını duyuyorum, çoğunlukla geçmeyen zamanı hissediyorum. Titrek dakikalar yere düşüyor, yutuyor beni ve can çekişmeleri sona ermiyor; durgun ve kokuşmuşlar ama hâlâ canlılar, süpürürsünüz onları, daha taze, ama aynı ölçüde beyhude olan başkaları gelip onların yerini alır, bu iğrenmelere mutluluk denir…” s: 79
Sözcükler , Jean-Paul Sartre
”Baskı yapmayın hiç, çünkü tüm baskılar intikamı çağırır, tüm haksızlıklar da geri tepmeyi.
…siz, işlediğiniz eylemin üzerine yatar uyurken; baskıya uğrayan, bir gözü boyuna gözetmekteyken, ancak tek gözüyle uyur;” s:175
Binbir Gece Masalları – 4. Kitap
”Beni tedirgin eden kusurlarımız değil. Erdemlerimiz.” s:100
Ben Vesaire , Susan Sontag
”Dünyanın en çirkin âhlakı o üç maymun, üçlü çirkinlik.” s:19
Her Gece Bodrum , Selim İleri
‘Ancak sen ilgilendiğinde kanamaya başladi yaralarım, oysa hep oradaydılar.’
Mucizevi Mandarin
Aslı Erdoğan
‘Adımlarımı dinliyorum, kalp atışlarım ritmik ve güven verici. Va-rım, va-rım, va-rım…’
Mucizevi Mandarin
Aslı Erdoğan
‘Yürüyorum, yürüyorum, yürüyorum…Gözden ırak bir çıkmaz sokağın kuytu bir köşesinde kendimle karşılaşma beklentisiyle yürümeye devam ediyorum.’
Mucizevi Mandarin
Aslı Erdoğan
?Otlukbeli hayvanları dualarının sonunda ?amin? yerine ?olsun? derdi. Bu ?olsun? iki anlam taşırdı. Her şeyi kabullendiğimizi gösteren ?olsun? ve duamızın gerçekleşmesini aşkla istediğimizi belirten ?olsun?.?
1473
Bedia Ceylan Güzelce
‘Bir anarşist gibi hissediyor, bir aristokrat gibi acı çekiyor, bir küçük burjuva gibi kaçıyorum.’
Yüksek Topuklar, Murathan Mungan
“Ayrılıkları, ayrıntılar acıtır. Kadınları mahveden erkekler değil, ayrıntılardır.’
S. 367,Yüksek Topuklar, Murathan Mungan
”Çünkü bilirim, yüzümüzü görmek için eğildiğimiz her aynanın arkasında bir sır vardır. İstersen burada sana bir öykü anlatayım; bir köpekle bir çocuğun öyküsünü: Yağmurlardan sonra bir ikindi vakti, bir köpek geçmişin aynasına bakıyormuş. Orada burnunu cama dayamış bir çocuk görmüş. Ve çocuğun içinde, durmadan büyüyen, çiçek açan bir şeftali ağacı. ”Eğer bu bir düş değilse,” demiş köpek, ”seninle bir yerlerden tanışıyoruz…”. Gülmüş çocuk. ”Hayır,” demiş, ‘yüzü seninkine benzeyen bir arkadaşım yok benim…” s:43
Yeter Ki Kararmasın, Onat Kutlar
”Siz çoğunuz uyurken, ben uyanırsam haksızlık olmaz mı? Hak! diye alay edin, bunun hakla ne ilişkisi var? Herkes kendisi için. Ama ben sizlersiz uyanmak istemedim.
Siz nesnelerin içindeki gözyaşlarısınız, ben değilim. Siz benim için ağlıyorsunuz, ben sizin için ağlayacağım. Bana yardım edin, kendim için ağlamak istemiyorum. Pes etmiyorum.
Ben Sisyphus. Kayama sımsıkı tutunuyorum, sizin zincirlerinize ihtiyacım yok.” s:57-58
Ben Vesaire , Susan Sontag
”Hayat, yaşadığımız şey değildir; yaşadığımızı hayal ettiğimiz şeydir,…” s: 397
Lizbon’a Gece Treni , Pascal Mercier
” İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı.” s:82
Kendine Ait Bir Oda , Virginia Woolf
? Çok güzel anlar hüzünlüdür her zaman. geçici olduklarını duyar insan, durdurmak ister, bir şey gelmez elinden. ”
İklimler , Andre Maurois
” Bütün kanların iyi ve eşdeğer olduklarını bilecek kadar dünyayı dolaştım. ” s:9
Ay Ve Şenlik Ateşleri , Cesare Pavese
”Şark oturup beklemenin yeridir. biraz sabırla her şey ayağınıza gelir.” s:10
Huzur , Ahmet Hamdi Tanpınar
”Nasıl da tuhaf, nasıl da anlaşılmaz oyunlar oynuyor alınyazımız bize! Acaba arzuladığımız bir şeye hiç kavuştuğumuz olmuş mudur…Kavuşmak için var gücümüzü harcadığımız bir şeyi elde etmişliğimiz? Galiba bunun tam tersi oluyor hayatta. Kimi, gösterişli atların çektiği şık bir araba için yanıp tutuşur ve yanından hızla geçen arabaların ardından özlemle dilini şaklatırken, kiminin şahane atlar koşulu göz alıcı bir arabası oluyor, ama o neye sahip olduğunu farkında bile olmadan biniyor arabasına. Kiminde şahane bir aşçı, ama iki minik lokmadan başka bir şeyin giremeyeceği yüzük kadar bir ağız olurken, kiminin hangar gibi ağzı oluyor, ama onda da yiyecek kuru ekmekten başka ara ki bir şey bulasın! ” s:42
Neva Bulvarı ( Bir Delinin Hatıra Defteri, Palto-Burun-Petersburg Öyküleri-Fayton ) , Nikolay Vasilyeviç Gogol
” Güneş zihinde batar.” s:117
Huzursuzluğun Kitabı , Fernando Pessoa
” …ama yaşama umudu yeniden doğmaya görsün, insanoğlunun çıkarları karşısında Tanrı’nın bir ağırlığı yoktur.” s:38
Tersi Ve Yüzü , Albert Camus
”…anılar boyunca ilerlerken her şeye aynı sessiz giysiyi giydiririz, ölüm de renkleri soluk bir tuval gibi görünür. Kendi kendimize döneriz. Sıkıntımızı duyarız, böyle daha çok hoşlanırız kendimizden. Evet mutluluk belki de budur,acımalı mutsuzluk duygumuzdur.” s:50
Tersi Ve Yüzü , Albert Camus
” Ben,” demişti, ”dinlerim. Seslerdir beni peşinde sürükleyen. Rüzgârların peşisıra gelen sesler. Gideceğim bütün yolları onlar söyler.” s:9
Bir Seyyahın kaybolma Kılavuzu , Özcan Yurdalan
?”Gittiğimiz yer kadar büyür dünya,” demişti. ”Attığımız her adımda genişler, yayılır, uzar gider. Her adımda ben daha büyük bir âlemin içinde bulurum kendimi.” s:88
Bir Seyyahın Kaybolma Kılavuzu , Özcan Yurdalan
”…cesaretimize göre bir yolculuğa çıkarız biz de: Bu, Hüsrev ile Şirin’in aşk için çıktıkları yolculuğa benzer. Bizi tamamlayacak ”öteki” ni ararız: Daha derinlerdeki, daha arkadaki, daha merkezdeki şeye yolculuk. Uzaklarda bir yerlerde, bir gerçek vardır, biri söylemiştir bunu bize, bir yerden duymuşuzdur, onu aramak için yola çıkarız. Edebiyat dediğimiz şey bu yolculuğun hikayesidir.” s:121
Öteki Renkler , Orhan Pamuk
?”Dağlara da dönüştü zaman.Dahası, dağlar daha varıp koyu yeşil uğultuları, doruklarındaki karları ve aşılmazlıklarıyla birlikte ufka oturmadan, boynu bükük nehirlere, dar soluklu göllere, uzak uzak kasabalara, köylere, şehirlere ve bunları birbirine bağlayan, yüzleri karmakarışık nal izleriyle dolu, henüz egzoz dumanı görmemiş incecik yollara dönüştü. Sonra bunların arasında gezinen çeşitli kokulara, renklere ve seslere de. sazlıklara da sonra, sürekli bir şeyler fısıldayan çalılıklara, onları sessiz sedasız dinleyen kayalıklara, bulutlara, bulutların yere düşen gölgelerine ve hafif hafif esen rüzgarlara da… Bir bakıma, zaman zaman üstünde oldu böylece. Zaman zaman altında oldu. Zaman zaman yanında. Zaman zaman önünde. Zaman zaman sonunda. Zaman zaman peşinde. Zaman zaman içinde.” s:71
Bin Hüzünlü Haz , Hasan Ali Toptaş
”Her yaralı topluluğun içinde doğal olarak önderler belirir. Öfkeli ya da hesapçı bu kişiler, yaralara merhem olan ”sonuna kadar gidelim” söylemleriyle ortaya çıkarlar. Bir hak olan saygıyı karşıdakilerden dilenmemek gerektiğin, ama bunu onlara dayatmak gerektiğini söylerler. Zafer ya da intikam sözü verir, zihinleri ateşler ve zaman zaman, incinmiş kardeşlerinden bazılarının için için rüyalarına girmiş olabilecek aşırılıklardan da yararlanırlar. Artık dekor hazırdır, savaş başlayabilir. Ne olursa olsun, ”ötekiler” bunu hak etmişlerdir, çok eski zamanlardan beri ”bize çektirdikleri her şeyi” ”bizler” bir bir hatırlamaktayızdır. Bütün cinayetleri, bütün haksızlıkları, bütün aşağılamaları, bütün korkuları, isimleri, tarihleri, rakamları. ” s:28
Ölümcül Kimlikler , Amin Maalouf
”Her nesnenin özünde insan var.” s:62
Yere Düşen Dualar , Sema Kaygusuz
”Eskiden kabuğumdu zaman. Evimi çevreleyip evimin üzüntüsüne, adamı çevreleyip adamın yavaşlığına göre tekrar yaratılırdı… Hayatı dizginleyebilmek için ona mecburdum da. Yaşantım belleğe geçmeden az önce kadranlara yazılıyordu çünkü.” s:61
Yere Düşen Dualar , Sema Kaygusuz
”… dikkatli bak, insanın içi en derin uçurumdur, …” s:220
Baba, Oğul Ve Kutsal Roman , Murat Gülsoy
”Bu anı daha önce yaşamıştım. ”Deja vu”. İyi bir edebiyat eseri insana Deja vu duygusu verir. Edebiyatın en heyecan verici özelliği de bu değil mi: insanların zihinlerinin içinden geçenlere tanık olma hissi yaratması.” s:174
Baba, Oğul ve Kutsal Roman , Murat Gülsoy
”Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak… Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak…” s:87,
Kürk Mantolu Madonna , Sabahattin Ali
… tanrım ben niçin benim?
Stendhal ”Kızıl ve Kara”
Gülüşümüzün bütün dişleri tamamdı da gençliğimizin üç dişi eksikti.
Barış Bıçakçı ”Bizim Büyük Çaresizliğimiz”
… bu kaidedir; insan kendi yaptığı şeye başkasında hücum eder.
Mithat Cemal Kutay ”Üç İstanbul”
İzmir fuarındaki sırtlanı düşünüyorum. Kafesinin beton tabanı çepeçevre aşınmış; gezinmekten. Aşınan yer kafesin en uzun yolu.
Yusuf Atılgan ”Saatlerin Tıkırtısı”
O gün, Odile için yaşam bir bardak çay, birkaç tereyağlı ekmek, taze kaymaktı.
Andre Maurois ”İklimler”
Ölüm: ” Bu dünyanın saçmalıklarıyla tatmin olmayan yüce ruhların keder ve sıkıntısı, kuşku ve korkusu, başka bir yurdun, bilim ve kudretten daha yüksek bir görevin, nihayet insanoğlunun gelip geçici büyüklenmesinden ve kadınların zayıf büyülerinden daha sonsuz bir şeylerin varlığını seziyor olmalarından başka bir şey değildir. ”
Ölümün Dostu / Pedro Antonio de Alarcon
Babil Kitaplığı / Dost Kitabevi Yayınları
Ölüm: “Siz yeryüzündeki insanlar neden hepiniz dost değilsiniz anlamıyorum! Utanç ve zayıflıklarınızın benzerliği, birbirinize ihtiyaç duyuyor olmanız, yaşamlarınızın kısalığı, göksel cisimlerin sonsuz azametteki gösterisi ve bütün bunlarla kıyaslanınca ortaya çıkan küçüklüğünüz, batmak üzere olan bir gemideki yolcuların yakınlaşması gibi, hepinizi kardeşçe birbirinize bağlamalıydı. ”
Ölümün Dostu / Pedro Antonio de Alarcon
Babil Kitaplığı / Dost Kitabevi Yayınları
” İnsana akıl, onu huzursuz eden şeylerden kurtulması için verilmiştir.” s:920
Anna Karenina , Lev Tolstoy
” Ey gözyaşım! Seni bir hazine gibi, dertli günümde dökmek için sakladım. ” 1. cilt
Binbir Gece Masalları
” İnsan yapısındaki çelişkiler, onun ne ölüme ne de sonsuzluğa bir türlü dayanamadığını gösteriyor. Sonsuzluk da ölüm kadar ürkütücü bir gerçektir. Sonsuzluk, yalnız Allahın dayanabileceği bir güçlüktür.” s: 155
Tutunamayanlar , Oğuz Atay
Çok gençken herkesi,her şeyi,hatta dünyayı değiştirebileceğimizi sanırız.Nasılsa hiç yaşlanmayacak, hiç ölmeyecek ve sonsuza ulaşacağızdır.Oysa duvarda tek bir tuğla olduğumuzu ve ancak “iyi bir tuğla” olmayı başarmakla yükümlü olduğumuzu görürüz bir gün…
İKİ YEŞİL SU SAMURU-BUKET UZUNER
İyi bak,dumanlar içindeki harp alanının üzerinde gezinen şu leş kargalarını görüyor musun?İşte,tüm savaşların tek galibi onlar. Kumandan/Okay Tiryakioğlu
insan hangi yöne yürürse yürüsün sadece eceline yürür. İmparatorluğun Son Akşamı/Hakan Kağan
” Medeniyet neyimizi yumuşatmış? Medeniyetin insanda duygu çeşitlerini arttırmaktan başka işe yaradığı yok.” s: 25
Yeraltından Notlar , Fyodor M. Dostoyevski
” İçim eğitilmemiş benim; korkuyorum, nefret ediyorum, seviyorum, sizi kıskanıyorum ve küçümsüyorum, ama hiçbir zaman mutlulukla katılmıyorum size.” s: 198
Dalgalar , Virginia Woolf
” Belleği olmayan, kendine kağıttan bir bellek yapar.” s:54
Kolera Günlerinde Aşk , Gabriel Garcia Marquez
” İnsanların aynı şeylere baka baka artık kör olduklarını düşünürüm bazen de gökçe gelin, aralarında yaşayıp gittiğimiz halde bizi bir türlü göremediklerini, görseler bile tanıyamadıklarını ya da ikimizi başka birileri zannettiklerini düşünür de hepimiz için üzülürüm.Yazık derim şu insanlığa, ah ne kadar yazık…” s:40
Kayıp Hayaller Kitabı , Hasan Ali Toptaş
Sevgili Dost!
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba insan denince hatırlanıyor muyuz?
Posta Kutusundaki Mızıka/A.Ali Ural
” Parçalanmış değerler karşısında hayatla uyum sağlamak ikiyüzlülüktür.” s:1
Hayır , Adalet Ağaoğlu
”Okur kitap arar ama, kitabın da okuru bulduğunu ben çok gördüm. Açıklanabilir bir şey söylemiyorum belki, ama ”rastlantılar”ın çoğu, açıklayamadığımız için rastlantı görünmez mi? s:8
Bilge Karasu , Ne Kitapsız Ne Kedisiz
” Bir ”H” harfi alırsın, iki tane ”A”, ”Y” ve ”T”: HAYAT diye yazarsın. Tek sır, harflerin yerini şaşırmamak.” s:56
Taş Bina Ve Diğerleri , Aslı Erdoğan
Şu kelimeler pelesenk olmuştu ağzına:
”Ne diyebilirim ki sana, varlığın sırları saklı senden, benden; bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu;bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.”
Amin Maalouf – Semerkant s:76
Zengin bir tarihi kültür mirasının sadece doğal felaketler ve pervasız yöneticilerin saldırılarıyla yok edilmesi mümkün değildir.
Bir kültür mirasının gerçekten yok edilebilmesi için başka şeylere de ihtiyaç vardır. Söz gelimi bizlerinde bize ait kültür mirasına sırtımızı dönerek katliama ortak olmamız gerekiyor.
Bir coğrafyanın sakinleri coğrafyalarına ait kültür mirasına ilişkin sorumluluklarını unuttukları ve buna sırtlarını döndükleri gün, söz konusu kültür mirası bir daha dirilmemek üzere mezara gömülür. Bir katliamın sorumlusu sadece katil değil katliama görmeyen ve bunu ifşa etmeyendir de?..
Hey şey gibi kelimelerin de kendi neden, nasıl, niçinleri vardır. Gösterişli olan kimileri tumturaklı bir havada bize seslenirler, sanki büyük işler için yaratılmış gibi kasılırlar, ama sonunda hafif bir yel bile olmadıkları, bir değirmen kanadını bile döndüremedikleri ortaya çıkar; sıradan, alışıldık, her günkü kelimeler olan diğerleri ise kimsenin öngöremeyeceği sonuçlara yol açar, bu iş için doğmamışlardır ama yine de dünyayı alt üst ederler. s:46
Kabil , Jose Saramago
”Yalnızca iki tarih konmalı: doğum günümle ölüm günüm,
Bu ikisi arasındaki bütün günler benimdir.” s:30
Uzaklıklar, Eski Denizler , Fernando Pessoa
”Kimim ben?”
İşte yeryüzünün en tehlikeli sorularından biri. İnsan kim olduğunu düşünmeye başladığı anda başkalaşır. Herkesten bambaşka olur. Kendi gibi olanlarla olmayanlar arasında savaşlar çıkartır. Ve ait olmadığı ya da ait olduğu kimliklerden silahlar yapar. Dağları uçurur, ormanları yakar. Dünya bir gün aniden dönmeyi durdurursa, müsebbibi bu soru olacaktır.” s:87
Madam Arthur Bey ve Hakkındaki Her Şey , Mine Söğüt
Kitabın adını yazarken hata yapmışım. Doğrusu: Madam Arthur Bey Ve Hayatındaki Her Şey
”Tek bir günün sırası gelsin diye yaşam boyu bekliyoruz.”
Bir Gün Tek Başına , Vedat Türkali
” Her gün yeni baştan yaşamak mümkün olacak mı dersin? Bir gün öncesine korkak bir bezirgânlıkla sarılmadan yaşayabilecek miyiz? Yoksa, yarından korktuğumuz için, düne köle gibi bağlanacak mıyız? Yaşarsak göreceğiz Olric. Yaşamaktan korkmazsak göreceğiz. Ve bu dünyaya göstereceğiz. Onlar görmese de göstereceğiz. ” s:350
Tutunamayanlar , Oğuz Atay
”Bu dünya bizden önce de düşünülmüştür; bütün yapıtlar kendilerinden önceki yapıtlarla yapılmış bir konuşmanın izini taşır.” s:10
Benden Önce Bir Başkası , Nurdan Gürbilek
”O zamanlarki hayatımızı oluşturan, birbirine bitişik izlenimlerin ince bir dilimidirler; belirli bir görüntünün hatırası, belirli bir ânın özleminden ibarettir; ve evler yollar caddeler de, heyhât seneler gibi uçup giderler. ” s:439
Swann’ların Tarafı , Marcel Proust
“Ve ben bir adım atarak korkuluğa yaklaşacağım,saçlarımı balkondan aşağı sarkıtacağım, kendimi boşluğa bırakacağım.Yolda karşıma iyi niyetli biri çıkacak ve soracak olursa aşağıdaki insanları gösterip bir süre yere paralel gittikten sonra onlara anlayamayacakları şeyler anlattım diyeceğim.Öyle olsun.”
Barış Bıçakçı/Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra
İnsan yolda yapayalnız kalmaktan korkmayı , iliklerine kadar ıslanmayı sevmelidir .
Bir gün yolda , karşılaşılır da. s:16
Yolcu , Enis Batur
Binlerce yıl boyunca bize yardımcı olsun , hoş tutsun ve yol göstersin diye birikmiş ortak sözcük dağarcığımızı yeni teknolojinin erdemleri olarak gördüğümüz şey uğruna kaybediyoruz. s:201
Geceleyin Kütüphane , Alberto Manguel
Eski şehirler birden çok zamanı içlerinde var ederler. s:98
Asi…Asi , Ayla Kutlu
Kuşkusuz soru sormadan da yaşanır
Eğer buna yaşamak denirse. s.132
Tüm Ders Notları , Ferit Edgü
İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek
Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor. s: 25
Alemdağ’da Var Bir Yılan , Sait Faik Abasıyanık
Vatan ,millet derken bir bakarsınız eski hırsızlar yine yerlerini almışlar . Bir tür oyun . Tefeci – bezirgan , finans – kapital ortaklığının indi bindi oyunu.
Bir Gün Tek Başına , Vedat Türkali
Neden bir ânın , geçmişteki bir çok âna benzer bir ânın seni birden mutlu ettiğini , bir tanrı gibi mutlu ettiğini sordun mu kendine hiç ? Zeytin ağacına bakarsın , yıllarca her gün gelip geçtiğin yoldaki zeytin ağacına ve gün gelir , bıkkınlık bırakır seni ve yaşlı ağacın gövdesini bakışınla okşarsın , sanki yeniden kavuştuğun ve yüreğinin beklediği tek sözü söyleyen bir doştmuşçasına . Başka zamanlar , yoldan geçen herhangi bir kimsenin bakışıdır . başka zamanlar günlerce aralıksız yağan yağmurdur . Ya da bir kuşu keskin çığlığı .Ya da daha önce görmüştüm diyeceğin bir bulut .Bir an zaman duru ve o yalın şeyi duyarsın yüreğinde, sanki önce ve sonra artık yokmuşçasına . Bunun nedenini sormadın mı kendine ?
s:195
Leuko İle Söyleşiler , Cesare Pavese
Raskolnikov suçlu olmanın ağırlığına dayanamaz ve huzur bulmak için kendiliğinden cezasına razı olur . Bu durum çok bilinen , ”suçun cezayı araması’ durumudur .
Kafka’da mantık tersinedir . Cezalandırılan kişi neden cezalandırıldığını bilmez . Cezanın saçmalığı o kadar tahammül edilmezdir ki , suçlanan kişi huzura kavuşmak için , kendini çektiği çileyi hak ettiğine inandırmak ister : Ceza suçunu arar .
Roman Sanatı , Milan Kundera
Yaşadığım zaman parçası , benden önceki ve benden sonraki zaman ile ölçülürse öylesine bir hiç ki…
Babalar Ve Oğullar , İvan S. Turgenyev
Zaman bazen bir kuş gibi uçar, bazen de bır tırtıl yavaşlığıyla geçer. İnsan zamanın hızlı mı , yavaş mı geçtiğini fark etmiyorsa mutludur.
Babalar Ve Oğullar , İvan S.Turgenyev
Bu kitapta her cümle o kadar özel ki.
Yaşanan , yaşanmamışlığının tanığını yekdiğerinde bulunca baş başa vermiş iki suretten biri diğerine aşkın kelimesini sordu; diğeri gülümsedi ve ona aşkın,bu dünyada olmayan bir zamanda , bütün ruhların toplandığı mekânda , ruhun, sözleştiği ve seviştiği tanışını bu dünyada hatırlaması olduğunu anlattı. Ama , dedi biri, hesapta ruhun tanışını bu dünyada hiç bulamaması , ona rastlayamaması var. Diğeri, buldum zannedip de yanılmak var, diye ekledi . Bulup da tanıyamamak var , dedi biri.Ve ki bulup da onun tarafından hatırlanmamak var diye tamamladı diğeri . s: 189
Cam ırmağı Taş Gemi , Nazan Bekiroğlu
Nedir sonsuzdan bir önceki sayının adı
diyelim sonsuz eksi bir
sonsuz eksi bir
hayatın adıdır bu
s:560
Büyük Saat , Turgut Uyar
Bazıları bir anaforda döne döne ölüp gider, bazıları da bir çağlayandan düşerek ezilirler. İşte böyleleri ( ki ben de onlardan biriyim), içlerinde her zaman yitirilen halkanın gizli özlemini saklarlar, çünkü bizler her şeyin bir çember biçiminde döndüğü bir evrenin sakinleriyiz. s:91
Gülüşün Ve Unutuşun Kitabı , Milan Kundera
Düşünce ,bir sabah kaçırılmış olanın anısıyla uyandırılmayı bekler – ve böylece öğretiye dönüşmeyi. s:86
Minima Moralia , Theodor W. Adorno
İyiliğin bir nedeni varsa ,iyilik değildir artık o. Sonucu ,yani ödülü varsa iyilik olmaktan çıkmıştır. Öyleyse iyilik , neden ve sonuçlar zincirinin dışındadır. s:956
Anna Karenina , Lev Tolstoy
Cro-Magnon insanının Babil Kulesi’nde oturduğunu düşünün! En azından yurt özlemiyle kahroluyordu orada.
Düşüş , Albert CAMUS
Ölümsüz , ânı kabul edendir . Yarın diye bir şeyi artık tanımayandır. s: 123
Leuko İle Söyleşiler , Cesare Pavese
Ölümsüz , ânı kabul edendir . Yarın diye bir şeyi artık tanımayandır. s: 123
Aydın kişi , özellikle felsefeye yatkınsa , pratik yaşamdan kopuktur : Duyduğu iğrenti onu sadece o ”zihinsel” denilen işlerle uğraşmaya yöneltmiştir . Ama maddi pratik sadece onun varoluş koşulu olmakla kalmaz , aynı zamanda yapıtında eleştirdiği dünyanın da temelidir . Eğer bu temel hakkında hiçbir şey bilmiyorsa , mermisini boşa harcıyor demektir. s:138
Minima Moralia , Theodor W. Adorno
İnsan , ne ise o olmaya yanaşmayan tek varlıktır. s:18
Başkaldıran İnsan , Albert Camus
Edebiyat özgürlüktür . Özellikle de birer değer olarak okumanın ve içedönüklüğün ayaklar altına alındığı bir çağda edebiyat , özgürlüğün ta kendisidir ! s:151
Başkalarının Acısına Bakmak , Susan Sontag
yalnızlık susturmaktır
kendi sesinle kendini ,
iç bedenini oymaktır diş diş ,
düş düş
genişletmektir
Yalnızlık en çok susturmaktır. s:31
Yalnızlıklar , Hasan Ali Toptaş
Ben otların, sayısız çeşitteki çiçeklerin içinde dolanır,demli çayların , çatının sağ çıkıntısındaki kuş evinin güvercinlerinin toz kokusunda yaşar dururdum. s: 11
Sevda Dolu Bir Yaz , Füruzan
Sen de farkettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime.Sadece A ve Z.Sadece iki harf.Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var.
Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.Biri başlangıç diğeri son.Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Az , Hakan Günday
“Hayat bir kâğıt sokaktı / Yürümeye değil yazmaya vardı” Abdülkadir Budak (Deniz Yılankaya’ya teşekkürler.)
?Buck?ın Dyea sahilindeki ilk günü kâbus gibiydi. Her saati şaşkınlık ve sürprizlerle doluydu. Birdenbire uygarlığın kucağından koparılarak ilkelliğin ortasına savrulmuştu. Tembel, güneşli, aylak aylak dolaşıp sıkılmaktan başka yapacak bir şeyin olmadığı bir hayat değildi kesinlikle. Burada ne huzur, ne dinlenme, ne de bir an olsun güvenlik vardı. Her şey karmaşa ve hareket halindeydi ve her an hayati tehlike vardı. Sürekli uyanık olmak şarttı, çünkü bu köpekler ve adamlar, şehirli köpeklerle adamlara benzemiyordu. Bunların hepsi vahşiydi, sopa ve diş yasasından başka hiçbir şey tanımıyorlardı.?
Jack London , Vahşetin Çağrısı
Kelimelerin kalbine yerleşen bir sır var . Bazen yükselen , bazen cılızlaşan mum alevinde evrenin meçhul kitabını okumayı sökeceğim . Satır satır çizeceğim okuduklarımın altını s:286
Ateş Ve Bahçe , Leyla İpekçi
İnsan olmak ve insan olarak kalmak giderek zorlaşıyor s:17
Okumak Yazmak Ve Yaşamak Üzerine , Arthur Schopenhauer
?İktidar sizi nerenizden yaralıyorsa orası kimliğiniz olur? Milan Kundera
Bana kitap kurdu , boş hayaller kumkuması , hayatın cılız gölgesi gibi sıfatlar yakıştırılabilir. Şövalye romanları okuya okuya kendini şövalye sanan Don Kişot’a benzetebilirsiniz beni . Yalnız onunla bir fark var aramda : ben kendimi Don Kişot sanıyorum. s:370
Tutunamayanlar , Oğuz Atay
Yaşamak için fena insan olmakla yine yaşamak veya ölmek için iyi insan olmak arasındaki fark ya bir iman , ya bir riya farkıdır. İmanı kaldırıverin iyi adam pişman olan adamdır. Riyayı kaldırırsanız mesele yoktur , kötüler hemen saflarına iyiyi alıverirler. Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır. O zaman insanlık denilen şey kafasını kaldırır : ”Durun bakalım” der , ”biz de varız.” s:17,18
Kayıp Aranıyor , Sait Faik Abasıyanık
Özlem biraz belki, öyle bir sızı. Yollar ayrılmadan önceki an , çok sevilen birinin yüzüne içmek istercesine son bir kez bakmak gibi bir şey. Çünkü ne olursa olsun güzeldir yaşamak , iyidir ve yalnızca son anda değil daha önce de ara sıra geriye doğru bakıp yaşadıklarını anlamaya çalışmak yararlıdır s:176
Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm , İnci Aral
Aslında her şeyin Aşk Yasaları’nın yapıldığı günlerde başladığı söylenebilir. Kimin nasıl sevileceğini belirleyen yasaların. Ve ne kadar s:46
Küçük Şeylerin Tanrısı , Arundhati Roy
İnsanın yaşadığı değildir hayat ; aslolan , hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır. (Giriş)
Anlatmak İçin Yaşamak , Gabriel Garcia Marquez
Çocukken yaşananlara önem verilmeli. Çünkü insan o yaşlarda sevinmeye o kadar hazırdır ki, o sevinçlerin benzerlerini bile yaşayamayabilir bir daha… s.15
Sevda Dolu Bir Yaz , Füruzan
Kim bilir belki insan doğduğunda gerçekle doğuyor , ama onun gerçek olduğundan emin olmadığı için söylemiyordur. s:160
İsa’ya Göre İncil , Jose Saramago
İktidar araç değil , amaçtır .Kimse bir devrime bekçilik etmek için diktatörlük kurmaz; devrim , diktatörlüğü kurmak için yapılır . Baskı kurmanın amacı baskı kurmaktır . İşkencenin amacı işkencedir . İktidarın amacı iktidardır s:230
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört , George Orwell
Dünyayı yenmek istiyorsan, önce kendini yen ! s.128
Cinler , Dostoyevski
Hayat nedir diye sorarsan,bilmiyorum evlat ; sormazsan biliyorum…
Bin Hüzünlü Haz , Hasan Ali Toptaş
Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği , kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan . Gördüğü film ona birşeyler yapmış . salt çıkarını düşünen bir kişi değil . İnsanlarla barışık . Onun büyük işler yapacağı umulur . Ama beş-on dakikada ölüyor. s:18
Aylak Adam , Yusuf Atılgan
Az gelişmiş harfleri seviyoruz . Geniş aralıklı satırlar , sayfanın kenarlarında büyük boşluklar , içimizi serinletiyor . Bütün babalar oğullarına ”Oku da adam ol” diyorlar. Gene de kimse okumuyor. s.577
Tutunamayanlar , Oğuz Atay
Biz onları hatırladığımız için değil , onlar bizi unutmadıkları için vardır hatıralar. s:71
Trenler De Ahşaptır , Haydar Ergülen
Aynı yolda yürümekten başka çaresi olmayan tuhaf birer yaratıktı insanlar ; tekrarın tekrarlananın örtüsü olduğunu anlayamadan , aynı el sallayışların, aynı gülüşlerin , aynı yürüyüşlerin ya da aynı oturuşların içinden geçe geçe damaklarına bulaşan uzak bir serüven tadıyla dönüp dolaşıp aynı noktada yaşıyorlardı.
Gölgesizler , Hasan Ali Toptaş
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
Sabahattin Ali ? Kürk Mantolu Madonna
Yitirilen inançların yerine , durum zorluyor diye , acilen yarım yırtık yeni inançlar koyuveriyorsan , utanmamak için , salt utanmamak için yeni inançlar edinmişsin gibi dört dönüyorsan ortalıkta , daha çoook utançlar yaşarsın. s:20
Bir Düğün Gecesi , Adalet Ağaoğlu
Bir insan İnce Memed olunca, İnce Memedlik insanın sırtına en büyük yüktür . Bir insan İnce Memed olunca başka hiçbir şey olamaz. s:523
İnce Memed 3 , Yaşar Kemal
“Kimbilir, belki kahramanlığa, cömertliğe inanan, soyu tükenmek üzere olan br hanedanın son temsilcisi, yani belki de salakların şahıyımdır!…” CORTO MALTESE / Oğlak Burcu Altında Kitabından
?Sen, hepiniz çirkin bir balıkçının oltasına yakalanmışsınız. Balıkçının ayaklarının dibindeki kovanın içinde yaşamak için çırpınıp duruyorsunuz. Dünyayı o kova, yaşamayı ölmemek sanıyorsunuz. Özgürlüğünüz o kovanın hacmi, ömrünüz gün bitip balıkçı evine dönene kadar.?
Karahindiba – Sinan Sülün
Yenikler ve ezikler ülkesinde var olmak bir başkası olmaktır. Bir başkasıyım , o halde varım ! Peki yerinde olmak için can attığım o bir başkası da sakın bir başkası olmasın ? s:375
Kara Kitap , Orhan pamuk
Ötesine , ancak dönülmemek üzere gidilen o bölgesine ayak bastım ben hayatın s:31
Yeni Hayat , Dante
Bir yolculuk vardı, hep vardı, her şey bir yolculuktu. Bu yolculukta beni hep izleyen en olmadık yerde karşıma çıkıverecekmiş gibi yapan , sonra kaybolan, kaybolduğu için de kendini aratan bir bakış gördüm; suçtan günahtan çoktan arınmış yumuşak bir bakış…Ben o bakış olabilmek isterdim. O bakışın gördüğü dünyada olmak isterdim. O kadar isterdim ki bunları, o dünyada yaşadığıma inanansım geldi. Hayır inanmaya bile gerek yoktu, orada yaşıyordum ben. Kitap da, tabii, ben orada yaşadığıma göre,benden söz ediyor olmalıydı. Benim düşündüklerimi, benden önce biri düşünüp yazdığı için böyleydi bu.
Yeni Hayat , Orhan Pamuk
Dünya her kezinde baştan başlamalı. Kötülüğün , çirkinliğin, acının kolay kolay ortadan kalkmayacağını bilerek; bildiğimiz için. Sevginin, sevinin her zaman bir şeyleri kurtaracağını umduğumuz için. Yepelek bir dokunun bile bir gün gelir , bir çocuğun gönlünde yırtılmazlığıyla yer edeceğini düşleyebildiğimiz için. her yanıp kül oluşunda (oluyor çünkü ,çoğu zaman oluyor) , külleri savrulup gittiğinde bile bir tozandan yeniden doğabilen bir kuşun , kona kalka. s:43
Narla İncire Gazel , Bilge Karasu
Bir klasik , söyleyecekleri asla tükenmeyen bir kitaptır . s:13
Klasikler Niçin Okunmalı? , İtalo Calvino
Bu dünyada yoksullar için eşek cennetini boylamanın belli başlı iki yöntemi vardır , ya barış zamanında , hemcinslerinizin mutlak umursamazlıklarının kurbanı olarak , ya da savaş gelip çattığında , aynı hemcinslerinizin adam öldürme tutkularının kurbanı olarak . s:103
Gecenin Sonuna Yolculuk , Louis-Ferdinand Celine
“İnsanları olduğu gibi kabul etmek O’nun kutsal düzenine saygı göstermek demekti..”ELİF ŞAFAK/İSKENDER s/149
“İnsanlığını,faniliğini,kırılganlığını göstermemeliydi.Ne ona,ne bir başkasına.Kalbinin sırçadan olduğunu bilmelerinde fayda yoktu;bilseler muhakkak kırarlardı..” ELİF ŞAFAK/İSKENDER S/262
Hayat onu ne hale getiriyorsak odur. Yolculuklar , yolcuların kendisidir. Gördüğümüz , gördüğümüzden değil, biz her neysek , ondan ibarettir . s: 530
Huzursuzluğun Kitabı , Fernando Pessoa
” Lütfen bana hangi yolu izlemem gerektiğini söyler misiniz? ” dedi Alice.
”Bu nereye gitmek istediğine göre değişir ” dedi Kedi .
” Aslında nereye gitmek istediğim pek umurumda değil ”dedi Alice .
” O zaman hangi yolu izlersen izle , fark etmez,” dedi Kedi .
” – bir yere varayım yeter , ” diye tamamladı Alice sözünü.
” Ah, bundan kuşkun olmasın , kesinlikle bir yere varırsın , tabi eğer yeteri kadar yürürsen .”
Alice Harikalar Diyarında , Lewis Carroll
Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında , dünyadaki kötülük biraz daha artar. s:10
Çürümenin Kitabı , Emil Michel Cioran
” Edebiyat , hayattan ve insandan söz etmek demektir. Daha doğrusu, hayat edinirken yazgısını değiştirmeye çalışan insandan…” s:37
Belleğin Kış Uykusu , Mehmet Eroğlu
Gelecek kimsenin umurunda olmayan , ilgisiz bir boşluktur , geçmiş ise yaşam doludur , kızdırır , başkaldırtır , yaralar , o kadar ki , bu yüzden onu yok etmek ya da yeniden yaratmak isteriz. Geleceğe egemen olmak istenilmesinin nedeni , geçmişi değiştirecek güce sahip olmaktan başka bir şey değildir s: 35
Gülüşün Ve Unutuşun Kitabı , Milan Kundera
Gerçeği biliyorum , ama gerçek şudur diyemem. Onu iletmek gibi üstün bir yetki verilmedi bana. s:52
Kum Kitabı , Jorge Luis Borges
”Okuyorum öyleyse yazı yazıyor” diyecek biri olduğu sürece evren kendini dile getirecektir. s:184
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu , İtalo Kalvino
“Sessizlik içinde ne büyük patırtılar gizler bazen..”
CANAN TAN/İZ
“Öyle bir durumdayız ki,bütün dünyayla aramız açık;bir yakınmaya başlamaya görelim,kaptırıp gidiyoruz kendimizi,Allah bilir nereye!”
KAFKA/ŞATO
“Mutluluk tepenizde dolaşıyordu;ama siz onu çekip aşağı almayı başaramadınız..”
KAFKA/ŞATO
”Ben de aynısını yapacağım. Seni öyle seveceğim ki, birbirimizde kaybolacağız;sana baktığımda kendimi göreceğim, aynaya baktığımdaysa seni.”
Hayatın Işıkları Yanınca- SERDAR ÖZKAN
Gözlerimin hizasına asılmış fotoğrafın altında böyle yazıyordu: Gazi dinleniyor? Ama dinlenmiyordu. Atatürk?ün yüzlerce fotoğrafını görmüştüm. Bu fotoğrafta, dinlenen bir adam yoktu. Böyle bir adam görmüyordum. Ben bu fotoğrafta, bizden bıktığı için gözlerini kapatan birini görüyordum. Hepimizden, her şeyden bıktığı için bize bakmaktan vazgeçmiş birini görüyordum. Kurtarmak istediği insanların gerçekte bir sahtekarlar sürüsü olduğunu, onca çabasının hiçbir şeye değmeyeceğini düşünen bir adam görüyordum. Her şeyi bırakmak, her şeyden vazgeçmek, her şeyi siktir etmek isteyen bir adam. Hatta belki de hayatında ilk kez ölmeyi düşünen bir adam. Ölüp yok olmayı, kara karışmayı. Ölerek donmayı ya da donarak ölmeyi bekleyen bir adam görüyordum. Fark etmez, diye düşünen bir adam. Hiç fark etmez. Tek bir insan sesi daha duymak istemeyen, tek bir insan yüzüne daha katlanacak gücü olmayan bir adam. Bu yüzden kapalıydı gözleri. Üşüdüğünden değil, duymamak için örtmüştü kulaklarını. Evet, kesinlikle böyle olmalıydı. Gözlerimi ve kulaklarımı kapadım, diyordu. Artık istediğiniz kadar ihanet edebilirsiniz?
Ziyan/Hakan GÜNDAY