Yazarımız Kaan Göktaş‘ın yazdığı Oldu da Bitti Maşallah; tarih, din ,etik ve çocuk hakları açısından sünneti ele alıyor. Sünnete dair düşüncelerini yorum olarak yazan 3 şanslı okuryatar imzalı kitabı kazandı: Ali Osman, Ceren Yıldız ve Ayşen Cesur. Katılan herkese teşekkürler.
Oldu da Bitti Maşallah
Kaan Göktaş
Ozan Yayıncılık
Bir bayan olarak tam hissedemediğim bir durum olsa da, kardeşimi sünnet ettirdiğimizde içim yanmıştı. “Usuller böyle gerektiriyor, âdetler böyle gibi başlıklar altında küçücük canlarımıza böyle acı yaşatmaya gerek var mı ki?” diye çok düşünüyorum zaman zaman.
Ben oğlumu sünnet ettirdikten sonra çok üzülmüştüm. Neden böyle ilkel bir şey yaptım ya doktor bir hata yaptıysa ya bir sorum olursa diye. Sırf keyfi bir şeyden hayatını etkilersek diye üzülmüştüm. Uzun süre hep kontrol ettim abuklul var mı diye. Birisi benim bir organımı kesse keyfi ben küçükken adettir diye parmağımı kesseler mesela. Pişman oldum kısacası. Allah’ın verdiği vücuda ne hakla müdahale ediyoruz ki? Çocuğun kişilik hakkına da saldırı. Bir yetişkinin herhangi bir yerini kessek işkence sayılır çocuğa adet diye yapıyoruz.
Daha kolay tanınalım diye resmen çocuklara yapılmış eziyettir
Nereden baksan tutarsızlık. Çocukların korkulu rüyası. Bir facia. psikolojik bir işkence. Bedenin bir kısmını sadece geleneğe, çoğunluğa uysun diye feda etmektir.
Sünnet erkeği ‘erkekliğe’ bir adım daha taşır toplumun çoğunluğuna göre ama buradaki asıl amaç ‘erkekliğinden’ ödün veren bir çocuğu kandırmaktır. “Sen erkek olacaksın”, “erkek adam ağlamaz”, “gitti şeyinin yarısı, geldi erkeklik” vb. serzenişler hep bu yüzdendir. Korkan, ağlayan erkeksileri ürkütmemektir. Oysa şimdi çok farklı algılanıyor.
Kadın ya da erkek sünneti, cinselliğin topluma boyun eğdirilmesidir; toplumun bedenimiz üzerinde tasarrufu olduğu iddiasıdır. Sünnet; toplumun tek tip bir kimlik yaratma gayretinde, bedenimize, ruhumuza tecavüz etmekten çekinmeyen ataerkilliğidir.