Neyin ?doğru? neyin ?yanlış? olduğuna karar veremediğiniz zamanlar çok olmuştur; hele bir de önemli kararlar söz konusuysa, hele hele hayati kararlar… Bir de anne olduğunuzu ve iki çocuğunuzun yaşamı üzerine karar verdiğinizi katın bu karar bilmecesine. Çocuğunuzun biri lösemi hastası; her gün ölüme doğru ilerleyişini seyrediyorsunuz ve hayatını kurtaracak tek insan onunla doku uyumu olan diğer çocuğunuz. Ve birini yaşatmanız için diğerini belki de ölüme götürebilecek kararlar almak durumundasınız. Böyle bir durumda neyin ?doğru? neyin ?yanlış? olduğuna nasıl karar verirdiniz?
Jodi Picoult’un Kız Kardeşim İçin adlı kitabı, işte böyle bir dramın içinde çalkalanan bir ailenin hüzünlü hikâyesini anlatıyor. Lösemi hastası ablası Kate ile tam doku uyumu olması için laboratuvar ortamında genleri özel olarak seçilen, özel üretim bir çocuk olan, yani sırf ablasına hayat verebilmek için dünyaya getirilen Anna’nın hikâyesi. Kızını hayatta tutabilmek için diğer kızını kullanmak zorunda kalan ve hep bunun vicdan azabını çeken bir annenin hikâyesi. Bu aile dramının ortasında varlığından bihaber olunan bir ağabeyin ve herkesi idare etmeye çalışan bir babanın hikâyesi.
Anna’nın kim olduğunu sorgulamaya başlaması ve tüm aileyi altüst edecek bir karar alması ile büyük bir dramın kapıları aralanıyor ve siz o kapının ardından olayları izleyen bir okuyucu olarak hangi karaktere hak vereceğinize bir türlü karar veremiyorsunuz. En nihayetinde şu soruyla baş başa kalıyorsunuz: “Ben olsam ne yapardım?”
Genel olarak, büyük bir dram yaşayan aileleri konu alan ve olayları her karakterin gözünden bakarak anlatan Picoult romanlarının en çarpıcı özelliği, okuyucuyu bir karar bilmecesinin içine atması ve onu çarpıcı bir sonla altüst etmesi. Ve son sayfayı çevirdiğiniz anda içinizde oluşan büyük boşluğu garanti etmesi?
Kız Kardeşim İçin
Jodi Picoult
Çeviren: Serkan Göktaş
April Yayıncılık
Çok etkileyici bir kitap. Ailenin içinde bulunduğu duygular, her birinin ailelerinde yaşanan şanssızlıklardan farklı şekilde etkilenmeleri ve bunu yaşayışlarına yansıtmaları çok güzel anlatılmış. Özellikle sonlara doğru, birşeylerin açığa çıkmaya başlamasıyla inanılmaz sürükleyici oluyor. Bitişi ise çok üzücü. Kitabın bazı yerlerinde ve sonunda gözlerimden süzülen yaşlara engel olamadım.
filmini seyrettim evet ama dediğiniz gibi çok keyif vermedi. bu arada Picoult’ın yeni bir kitabı çıktı “Ev Kuralları.” O da yine bir Picoult klasiği. etkileyici, hüzünlü, çarpıcı.
ahhhh,Jodi Picoult’ın büyük hayranıyım…birilerinin daha benimle aynı tadı almış olmasına çok sevindim bu kitaptan.laf aramızda filmini de izlemenizi isterim,elbette kitabı gibi olmaz.bir de YAPBOZ adlı kitabını okumadıysanız hemen edinin derim,o da beni çok etkilemişti.
keyifli okumalar…