Aslı Levent Janat yepyeni önerisiyle geldi:
” ‘Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti’ diyor Orhan Pamuk, Yeni Hayat‘a başlarken. Gerçek bir okuyucunun bir kitapla hayatı değişir mi, doğrusu bilmiyorum ama gerçek bir okuyucunun harflerle, kelimelerle, cümlelerle kendine açtığı yolda mutlaka fosforu çok daha fazla ışıldayan kilometre taşları vardır. Onların sayesinde aslında hiç ulaşılamayacak ufku daha net görürsünüz. ‘Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti’ diyebileceğimiz kitaplar için bir bölüm açma fikrine ne dersiniz? Bakalım okuryatalar bu konuda neler düşünüyorlar?”
Haydi okuryatarlar! Hayatınızı değiştiren kitapları ve onlardan nasıl etkilendiğinizi bize yazın.
Merhaba ,
yorumlara baktım belki benim aynı kitaptan bahseden biri vardır diye ama yoktu.
Benim şuana kadar okuduğum en iyi kitap mucize idi Palacio adlı bir yazara ait .Gerçekten takdir ettim çünkü yüzünde fiziksel bozuklukla doğmuş bir çocuğun yaşamını anlatıyor benim hayatımı yada bakış açımı değiştiren nokta fiziksel yada zihinsel engelli arkadaşlarımıza dik dik bakmamak gerektiği kötü davranmamak gerektiği onlarında hisleri olduğuydu ve gerçekten insanları fiziksel yönden ayırmamamız gerekli yada dik dik bakmaktansa sıcakça gülümsememiz gerekli işte o zaman hem onlarım duygularını incitmeyiz hem de gerçek bir insan oluruz kitabın etkisi hala üzerimde bana çok şey kattı anlamı ve yükü büyük onu okuyan birinin o günden sonra davranışlarının değişeceği ve daha iyi bir insan olacağına bahse girerim
kendinize bir iyilik yapın ve bu kitabı okuyun okuyun ki dünya gözünüzde güzelleşsin…
Türkan, Ayşe Kulin
Çocukluk hayalim olan doktorluğa olan tutkumu ikiye katlayan bu kitabı herkesin okunasını tavsiye ederim. Hayata bakış açınızı değiştirecek olan bu kitap aynı zamanda bir zamanlar cüzzam hastalarına nasıl bakıldığını amansız (!) hastalıklara yakalanan insanların toplum tarafından nasıl dışlandığını anlatmış. Güzel insan Türkan Saylan’ın bu yüreği güzel ancak toplumun kabullenmemesine uğrayan insanları hayata nasıl kazandırdığını vurguluyor. Sevgilerimle… Yaşamın olduğu her yerde umut vardır, unutmayalım.
Benim hayatım değişmedi aslında yalnızca düşüncelerim değişti yaşamın rengi adlı bir kitapla tavsiye ederim
Merhaba;
14 yaşındaydım sanırım veya 15. O zamana değin sadece filmlerde yaşadıklarına inandığım bir öğretmenim oldu, şimdilerde daha iyi idrak ediyorum elbette. Bütün öğretmenlerimden başkaydı, bakış açısı, fikirleri, gülümsemesi, anlayışı, duyguları, tavırları ve ses tonuyla. O tanıştırdı beni aklımdan hiç çıkmayacak olan o tuhaf ve büyülü kitapla; Latife Tekin; Sevgili Arsız Ölüm. Sonraları tekrar tekrar okudum. Yaşamı, denizi, ufak detayları ve ağaçları sevmeyi o zaman öğrenmişim ben. Korktuğumu anımsıyorum okurken ve içimin pır pır olduğunu. Şaşkın çocuksu bakışlarla kapağını kapattığımda bir şeylerin değişeceğini sezmiştim sanırım. Şimdi olduğum kişi olmamı ve hayatı sevmemi sağladı, kitabım ve bana öğrettikleri…
benim hayatımı değiştirecek bir kitap daha zeki olmamı sağlayacak bir kitap çalışkan olmam için hayatımı güzelleştirecek bir kitap istiyorum
Bir gün bir yazar okudum ve hayatım değişti:
Kızılay, Sakarya Caddesinde küçük, seyyara çalan bir sahaf. -”Buyurun hangi kitabı aramıştınız?” -”Bilmem ki, öylesine bakınıyorum. -”Peki keyfinize bakın.” Bir müddet kitapların kapaklarına baktım. Sonra sahafa: ”Senin tavsiye edebileceğin bir kitap var mı?” -”Hangi tür kitaplar okursunuz?” -”Bilmem ki, her tür okurum aslında, güzel olsun da!” Sahaf gülümsedi :” Bilge KARASU okudunuz mu daha önce?” -”Bige Karasu’yu (Hanım mı Bey mi acaba?) bilirim ama hiç bir kitabını okumadım.” -”Peki o zaman, Göçmüş Kediler Bahçesi’yle başlayabilirsiniz.” Sağ üst köşesine kahve dökülmüş, cildi dağıldı ha dağılacak, uzattı kitabı gülümseyerek. Bir de 10 TL fiyat biçmez mi? -” Bilmem ki, kararsız kaldım, alayım mı, almayayayım mı?” ”5 TL olmaz mı? bak cildi dağılmış, üstelik öğrenciyim.” Aynı gülümsemeyle -”Peki olsun bakalım.” -”Teşekkür ederim, poşete gerek yok” Uzunca süre açmadım kapağını, toz kokan kitapları okumayı sevmem, yoruyorlar, belki de ondandır, derken tesadüf arka Kapağını okudum: ”Oyun üzerine ne biliyorsam ondan öğrenmiştim. Ustam karşımda duruyordu. Ama oyunun oynanması üzerine bilgi vermemişti. Satranca çok benzeyen bu oyunda taşların, yani bizlerin adı, satrançtaki gibiydi, kurallar hemen hemen aynıydı. Bir iki noktada satrançtan ayrılınıyordu. O noktaları da başkan anlatmıştı bu sabah. Ne ki, satranç oynamasını bilip bilmediğimi kimse sormamıştı. Morların bilmesi gereksizdi zaten. Bir zamanlar biraz oynamış olduğum için, oyunu bilmiyorum diyerek işten sıyrılmağa da kalkmamıştım. Oynamak istemiştim, başından beri, onu gördüğümden, oyuna katılıp katılmayacağımı soruşundan beri.” derken okumağa başladım kitabı, inanılmaz bir dil ustalığı, kusursuz olay örgüsü. Hemen ”Gece” yi aldım sonra B.Karasu’nun, sonra Troya’da ölüm vardı, Ne Kitapsız Ne Kedisiz, derken Bilge Karasu çevirileri(D.H. Lawrence, Ölü Adam).
Bu sayede öğrendim, iyi bir yazar okumayı. Böyledir bir sahafa şu kitap var mı? diye soranları yadırgarım. Şu yazardan bir şeyler var mı? Öncelikle şu kitabını okumak isterim. Denmeli. Derken Adil Han Kitap Çarşısında Bir sahafın tavsiyesiyle Kazancakis’le, Zorba vasıtasıyla tanıştım. Ahmet Angın’ın eşsiz çevirisiyle büyülendim. Sonra diğer kitaplarına yöneldim; Günaha Son Çağrı, El Greco’ya Mektup, Toda Raba, hepsi büyüleyici. Derken KYK yurdunun kütüphanesinde Varlık Yayıneviyle tanıştım; Yaşar Nabi Nayır çevirisiyle Panait Istrati’nin Angel Dayı’sı. derken diğerleri, Sokak Kızı, Mİhail.. Sonra Mitka Griçbeva’yla tanıştım; Seni Halk Adına Ölüme Mahkum Ediyorum, -ne zaman başım sıkışsa bana ümit verir- Mitka’nın başka kitabı var mıdır hala bilmem, eğer varsa bir gün mutlaka okuyacağım. Derken Knut Hamsun; Behçet Necatigil çevirileriyle; Açlık, Göçebe, Pan. Derken Mithat Sancar’ın Milliyet’teki köşe yazısından tavsiyeyle Fernando Pessoa’yla tanıştım: HUZURSUZLUĞUN KİTABI., (hayatımın kitabı) sonra Anarşist Banker, Şeytanın Saati. Pessoa’nın usunda kaybolmak, acı çekmek,ezilmek. Derken bazı yazarlarla sadece bir kitabıyla merhabalaştım, ileride derinlemesine muhabbetler için; Kürk Mantolu Madonna, Palyaço, Körlük , Yabancı.
Hulasa, bir yazardır benim hayatımı etkileyen, GECE yavaş yavaş çukur yerlere dolmağa başladığında, Bilge Karasu, derken Pessoa, Kafka, j. Marti. Tavzihle iyi bir yazardır benim hayatımı etkileyen, ileride belki G.G.Marquez, belki Borges, belki Vüsat Bener ya da Leyla Erbil..
Yaşım 3,06 idi. Babam 3. yaş günümde jean paul sartre’ın “Bunaltı”sını almıştı. Aldım,okuyamadım ve çok bunaldım. O gün bu gündür okumuyorum.
Merhaba yaşım 15.,Hhayatımı değiştiren değil de, bakış açımı değiştiren bir kitap var; Aynı Yıldızın Altında. Kesinlikle kitaptaki hastalık temasından kazandığım bir bakış açısı değil zaten bir sürü kanser temalı kitap okudum. Beni etkileyen karakterlerin hayatımızın metaforlarına ve gettolarına bu kadar zekice dokunan diyalogları oldu. Ne kadar düşünmeden yaşıyoruz, bunu fark ettim.
Merhabalar, giriş inanılmaz klişe oldu değil mi?
Kusura bakmayın.
21 yaşındayım ve nerede boşluk bırakılacak, nerede de-da ayrılacak, ne zaman kalbim birleşecek, nasıl hissedeceğim hepsini kitap okuyarak öğrendim.
Okuduğum her kitap birbirinden güzel, kötü kitap olur mu hiç? Kitapları kalbime kondurduğum adamdan biraz az seviyorum.
Ama hayatım bir kitapla değişmiş olamaz, bir kitapla resmen değişir. Kitabın adı; Parayı Bulduğum An Alayını Maviye Boyayacağım. Kapağı açtığınız an başlıyor şaşırtmaya, ee tabi bir de ön yargılarınızı yıkmaya.
Girişte parmak izi var, “parmak iziniz kadar farklı olmanız dileklerimle” diyor. Kitap 3B teknolojisiyle basılmış, dünya tersine dönse siz düz kalırmışsınız gibi. Tam bir kurgu kitabı, çoğunuz söyleniyordur şuan kurgu sevmem diye, yahu canım ön yargılarınızı yenin işte!
Her konuya değiniyor dünyanın en akıllı adamı; Erdal Demirkıran.
Şöyle diyor herhangi bir yerinde; abartıyorsunuz, hep abartıyorsunuz; kendinizi severken de başkalarını severken de.(burası kalın olacak)
Hatta şöyle bile demiş; Her şeyin bir mevsimi vardı işte ve o mevsim geçince kar yağıyordu insanın başına.
Bir keresinde şöyle demişti; Aslında para parayı çekmiyordu, parası olan biraz daha zengin etmek için gösteriyi büyütüyordu. ?Dövmeyi çok seviyorum, kendim için yaptırıyorum!? diyenler her nedense bir şekilde görünecek yerlerini çizdiriyordu sadece. ?Kimseyi etkilemek derdinde değilim, kendim için makyaj yapıyorum!? diyenler vardı ama süslenip uyumak maksatlı yatağa giren hiç kimse yoktu görünürlerde. Makyaj, dövme ya da benzeri aksesuarlar, kol gibi bacak gibi organa dönüşmüştü adeta; sokağa jölesi boyasız çıkamayan insanlar vardı.
Biraz uzun mu oldu? Tekrardan kusura bakmayınız ve lütfen okuyunuz. Ön yargılar hiç güzel değiller, siz onlardan çok daha güzelsiniz.
İyi günler.
Meraba ben Betül 14 yaşındayım
Yaşım size küçük gelebilir ama okuduğum kitaptan sonra hayata daha değişik baktım belkide burdaki herkes Uçurtma Avcısını biliyordur gerçek dostluğun arkadaşlığın kardeşliğin öyküsü.Bana bazı şeyleri gösterdi benim tek isteğim bu kitabı herkesin okuyup ders alması.
Not: Kitabın yazar Khaled Hosseini.Bir filmide vardır okumayı sevmiyorsanız filminide tavsiye ederim.
Sineklerin Tanrısı, yaşım 9 du. Dehşete düşmüştüm, sonu biraz olsun içimi rahatlatmış olsa da, şiddet, ilkel güdüler tüylerimi diken diken etmişti.
Martin Eden’ı okuduğumda 10-11 yaşındaydım. Beni çok zorlamıştı. Sonundan çok etkilendiğimi hatırlıyorum. O kadar çaba, emek, aydınlanma ve sonuç…
16 yaşındayken Martı’yı okudum. Çok iyimser bir bakış açısı kazandırmıştı bana.(İlk kez 30’lu yaşlarımda okusaydım aynı derecede etkilenir miydim bilmiyorum.)
Otuzlu yıllarımın başında Serçe’yi okudum. Beni mahvetti. Tüm gerçeklik algımı tekrar sorgulattı diyebilirim. Özellikle sonu.
Çok etkilendiğim başka kitaplar da vardır kesin ama çabucak aklıma gelenler bunlardı.
süreçler içerisinde değişim gösteren duygu halleri ve buna paralel değişen arayışlar. bu arayışları tatmin edecek kitaplar da farklı tür ve düzeyde tabi. ama birkaç tanesini sayabilirim sanırım. Buket Uzuner’in Kumral ada mavi tuna kitabı , Nazan Bekiroğlu’nun okuduğum tüm kitapları ve özelde La sonsuzluk hecesi ile nar ağacı kitabı. yine bu düzeyde beni değiştiren son kitap tabi ki Elif Şafak AŞK
Jack London – Deniz Kurdu – Hayatımı değiştirmek için ilk adımdı niye diye sorarsanız Küçük yaşta kazanamadığım kitap okuma alışkanlığını bana kazandırmadaki anahtar oldu ve bu anahtarla birlikte kitap okumaya başladım ve hayatım kitap okur hale geldi yani değişti…….
hayatımı değiştirdi diyemem ama hayatımı değiştirmemde mitat enç’in bitmeyen gece kitabının çok faydası oldu . gerçek bir mücadele ruhunu , yaşama bağlılığı ve her engelin aşılabileceğini anlatan , muhteşem bir eser ..
Panait İstirati’nin Arkadaş’ı, Romain Rolland’ın J. Christophe’u, Roger Martin du Gard’ın Thibaultlar’ı, Alphonse Daudet’in Sapho’su, Alberto Moravia’nın Romalı Kadın’ı, J. Steinbeck’in Altın Kupa’sı… Yeniyetmeliğimin ve ilk gençliğimin ilk kitapları… Hayata daha geniş bakmamı sağlayabilen, ideolojiler dışında bir bakış açısı edinebilmemi sağlayan kitaplar hepsi de.
belki hayatımı değiştirmediler ama hayatıma hatrı sayılır güzellikler kattılar.. bazı kitapları okur geçersiniz.. ama bazılarını hiç bitiremezsiniz.. her aklınıza geldiğinden elinize alacağınız kitaplar vardır ya işte benim için aşağıdakiler böyle…
murathan mungan- şairin romanı, bendag, moottah, zeey ve tagan, gamen ve diğer tüm kahramanlarını özlüyorum…
ihsan oktay anar – suskunlar, eflatun rengi hayaller.. son okuduklarımdan ve en etkilendiklerimden..
buket uzuner – kumral ada & mavi tuna aras’ın ölüm sahnesini hatırladığımda içim cız eder…
sabahattin ali, kürk mantolu madonna
nedendir bilinmez ama tam anlamıyla beni ters-düz etmiştir kitap…
‘Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim’ …
Yunus Emre Divanı
Divanın neredeyse kalbinde duran ‘Dolanış’ a diğer şiirlerinin de katkısıyla ,kâinatın muhteşem güzellikteki dönüşünden yayılan o ilahi ezgiyi işitebilme ve algılayabilme fırsatını fazlasıyla veriyor. .
Kitaplar hayatımı ne kadar değiştirdi, hangisi değiştirdi bilmiyorum. Yüzlerce kitap arasından hangisine değinsem bilemiyorum. Dönem dönem bir çok kitaptan ve karakterden etkilendiğimi söylemeliyim. Bazı kitapları dört beş kez okuduğum olmuştur.Tekrar okumaya korktuğum bazı kitaplar da var. hayatıma giren yüzlerce şair şiir var. Galiba benim için okumanın kendisi bir hayat oldun Bir dönem okumayı bırakmak istedim, hayatımın en kötü günleri oldu. Niye bu kadar kitabın peşine düştüm onu bile unutmuşum.Yaşadığım her olayla ilgili tanık olan kitaplar var; yaptığım yolculukların hepsinde yol arkadaşlarım onlar olmuştur. Kütüphanelerle ilgili bir sürü ütopik hayal sahibiyim.
Kitaplar hayatımı değiştirdi evet; okuduğum her kitap bunu yaptı.Beni durmadan şaşırttı, sarstı, sevindirdi, üzdü… Beni aldı, yeni dünyalara kattı. Beni ben yaptı. Umudumu hep canlı tutan onlar oldu. Kitaplar beni hayata attı.
ne güzel bir izahat…sizin gibi insanlar var oldukça kitaplar hep güzel olacak ve dünya daha yaşanabilir bir yer olmaya başlayacak…
Teşekkür ederim. Kitapların dünyamızı aydınlatmayı devam etmesi dileklerimle…
Size bir kitaptan ve bu kitabın neden olduğu olaylar silsilesinden bahsetmek istiyorum. Aslında tanıtım bölümüne alınabilecek bir yazı olup olmadığı konusunda tereddüt içinde olduğum bir metin olacak belki yazdıklarım. Uzun zaman önce, kaç yıl geçtiğini hatırlamıyorum, Doğan Kitap, Türk Mektupları adında ince bir kitap yayınladı. 16. yüzyılda yaşamış olan diplomat Ogier Ghislain de Busbecq’in, Kanuni Sultan Süleyman döneminde İstanbul ve Anadolu’da yaşadığı dönemlere ait izlenimlerini aktardığı mektuplardan oluşan özgün ve değerli bilgiler içeren bir kitaptı bu. Tarih meraklıları için bir hazine değerindeki satırların sonlarına doğru bir paragrafta, Roma Dönemi hekimlerinden Pedanius Dioscorides’in, Materia Medica (Tıbbi Materyaller diye güncel Türkçe’ye çevirebiliriz) adlı kitabının Bizans Dönemi kopyasından bahsediyordu yazar. Kanuni’nin gözde hekimlerinden birinin koleksiyonunda gördüğü bu paha biçilmez elyazmasını, İstanbul Sefirliği’nin son döneminde yüksek bir meblağ karşılığında satın alıyor ve Viyana’ya yolluyordu. Biraz araştırınca, bu elyazmasının halen Viyana’da, Ulusal Kütüphane’nin Şeref Salonunda, Codex Constantinopolitana (İstanbul Kodeksi) adıyla sergilendiğini öğrendim. Codex’in yazarı Çukurova’nın Roma Dönemi metropollerinden Anazarbus’ta doğmuş, bir bilim merkezi olan Tarsus’ta eğitim görmüş ve Roma lejyonlarında uzun yıllar askeri hekimlik yaparak mesleki basamakları hızla tırmanıp İmparator’un hekimi olma payesine erişmişti. Belki benim de hekim oluşum, belki Dioscorides ile hemşehri oluşumuz ya da yalnızca eskiye ve gizli olana merakım yüzünden yaptığım incelemeler, yeni kitapların ve yeni soruların önünü açtılar. Örneğin, Materia Medica’nın yazıldığı yıllar, Mithraizm adlı daha önce yalnızca ismini duymuş olduğum unutulmuş bir dinin yükselişine şahit oluyordu, Pedanius Dioscorides büyük olasılıkla bu tek tanrılı dinlerin öğretilerine benzer özellikler gösteren inanca mensuptu. Çukurova yöresinde doğmuş olan yaşlılar, Dioscorides’ten Lokman Hekim olarak söz edip, ölümsüzlüğün sırrını bulduğuna dair söylenceler anlatıyorlardı. Okumalara eklenen seyahatler ile elimde biriken malzeme o denli arttı ki tüm bu birikim, sonunda kendini yazıya döktürerek henüz basılmamış bir kitap haline geldi. Birgün yazdıklarımı sizlerle paylaşmak umuduyla Türk Mektupları’nı okumanızı öneriyorum.
Sevgilerimle
Cihat Levent
Godot’u Beklerken , Samuel Beckett
Varoluş bu kadar güzel mi sorgulanır …Ya da varoluş bu kadar güzel mi sorgulanmaz…
Tutarsızlığı Tutarsızlığı , İbn Rüşd
İnsanlık adına yalnız çağının değil , tüm zamanların en büyük zihinsel üretimlerinden biri .
Mantık Al Tayr , Feridüddin Attar
Fars Edebiyatı geleneğinden gelen aykırı hikayeler içerse de okuduğum en güzel yolculuk hikayesi.
Yolda olanlar beni çok iyi anlayacaklardır.
Tutunamayanlar , Oğuz Atay
Ya ”Bu kitap bir deli saçması ”dersiniz ya da ”Bir başyapıt” . Ben kendi adıma ”Başyapıt” diyorum. Tutunamayanlar için değil fakat olası bozuk düzende tutunmayanlar , tutunmamayı yaşam tercihi olarak benimseyenler için bir edebi örnek…
Kara Kitap , Orhan Pamuk
Hiçbir şey hayat kadar Şaşırtıcı olamaz ! ” , ”Yazı hariç ” s:82 …Esrarlı bir alemde dolaşırken , yazının şaşırtıcılığını fazlasıyla hissettiğim için…Orhan Pamuk tıpkı şu cümledeki gibi, belleğini okuyucuya kazandırmayı başarıyor : Çünkü bir başkasının belleğini ağır ağır edinmekten başka neydi ki okumak? s:312
Küçük Kara Balık , Samed Behrengi :
Küçük Kara Balık;taşın altından kayarak çıkmış,
”Merhaba sevimli Aydede,” demiş.
”Merhaba Küçük Kara Balık” diye selamlamış onu Aydede .”Burada ne yapıyorsun?”
”Dünyanın çevresinde yolculuk ediyorum” demiş Küçük Kara Balık.
”Dünya çok büyük” demiş Aydede, ”Her yere gidemezsin ki”
”Haklısın” demiş Küçük Kara Balık . ”Ama gidebildiğim kadar giderim”
: